Ormanın içindeki gizli kent: Seleukeia
İnsanoğlunun var olduğu ilk günden bu güne kadar Antalya hep
medeniyetlerin beşiği oldu. Mağarada başlayan yaşam, insanoğlunun bilgi ve
birikiminin artmasıyla verimli ovalarda, deniz kenarında devam etti. Mimaride
ve sanatta oldukça ileri giden ilk Antalyalılar, bazen verimli bir ovada, bazen
deniz kenarında, bazen de ormanlar içinde muhteşem şehirler kurdu. Agorasıyla,
kütüphaneleriyle, kiliseleriyle, hamamlarıyla ve anıtsal yapılarıyla.
Antalya’da böylesine mükemmel yapıların büyük bir kısmı yıkılmışta olsa bulunduğu
antik kente verilecek en güzel örnek Seleukeia (Lyrbe) olsa gerek. Bir Pamfilya
kent olan Seleukeia (Lyrbe), Side’nin 23 kilometre kuzeydoğusunda Bucakşıhlar
köyü yakınında bulunur. Çam ağaçlarının içerisine gizlenmiş gibi duran
Seleukeia (Lyrbe), ormandan güneye doğru uzanan bir tepenin üzerine
kurulmuştur. Ağaçların arasında gizlendiği gibi, tepenin 3 tarafının dik
yamaçlarla çevrili olması, antik kenti aynı zamanda dış tehditlerden korunaklı
kılar. Helenistik dönemde Seleukaslar tarafından kurulan kentin bugün agorasının
büyük bölümü ayaktadır. Galeri, hamam, sarnıç, kilise, şapel, kütüphane,
nektareion gibi yapıların ayakta kalan kısımları görülmeye değer özellikler
taşır. Seleukeia, bazı kaynaklarda Lyrbe adıyla da geçer ancak geniş çevreler
Seleukeia ismini kullandığı için bu isimle bilinir.
Kentin güneydoğusundaki uzun bir sırttan ulaşılır ormanlar
içindeki Seleukeia antik kentine. Kent, ziyaretçilerini agoranın ayakta kalmış
bir zamanlar anıtsal yapılı kapısı ile karşılar. Kapıdan geçildiğinde hala
büyük bölümü yapıları ve sütunları ayakta olan agoraya girilir. Agora, kent
merkezinin kurulu olduğu tepenin doğu yamacında bulunur. Agora, mimari
detayları, duvar işçiliği ile Helenistik karakter taşır. Tarzına bakıldığında
ise Helenistik devirde gelişen İyon tarzı agoralara benzer. 52x66 metrelik bir alanı
kapsayan agoranın 6 kapısı bulunur. Agoranın doğusunda ve batısında galeri ve
dükkanlar yer alır. Kuzeyinde ise mozaiklerle bezeli kütüphane ve bir eksedra bulunur.
Agoranın kuzey batısında ise sütunlu galerinin içinde, geç antik devir şapeli vardır.
Ancak günümüzde sadece temeli kalmıştır. Agoranın batısında ise teraslara
yapılmış batı galerisi bulunur. Bu galeriler bugün hala görülebilir ve
gezilebilir. Batı galerisinde gerçekleşen kazılarda ele geçen İyon sütun
başlıkları oldukça iyi durudadır. Zor işlenen kum taşından yapılmışlardır ama buna
rağmen işçiliği çok incedir. Agoranın kuzeyinde düzenli dükkanlar yoktur ve kuzeybatı
duvarı dışa doğru yıkılmıştır. Güneydoğudaki dükkanların cephesini devam
ettiren bir nektareion bulunmaktadır. Yarım daire planlı bu yapıya kapı
üzerindeki yazıta dayanarak bu isim verilmiştir. Burada toplantıların yapıldığı
sanılmaktadır. 2 katlı yapının üst katının cephesi oldukça iyi durumdadır. İki
büyük kapıdan girilen bu yapının yanlarında ise yine 2 küçük kapı
bulunmaktadır. Kapıların lenfo ve şöveleri özenle işlenmiştir. Orta kapıların
lenfoları dil dişli motif ve saçaklık ile bezenmiştir. Yukarı kattaki
pencerelerin iki tanesi çok iyi durumdadır. Yapının yarım daire şeklindeki
duvarları ise harap durumdadır. Yapının içinde tabanın altında V şeklinde küçük
açıklıklar vardır. 2 büyük kapının arasında üzeri kemerli ve kapıların seviyesini
aşan büyük bir niş vardır. Yapının yarım daire oluşu içinde oturma
basamaklarının bulunabileceği fikrini uyandırır.
KALP ŞEKİLLİ SÜTUNLAR AGORAYA BAKIYOR
Agora meydanının 4 tarafı sütunlu galerilerle çevrilidir. Agoranın
kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerindeki sütunlarda kalp şekilleri vardır ve bu
şekiller meydana doğru dönüktür. Agora meydanının çevresinde kanalizasyon
şebekesine ait kanallar bulunmaktadır. Agora meydanının kuzeybatı köşesinde ise
şapel kalıntısı yer almaktadır. Küçük podiumlu bir prostylostur. Roma devri
tapınağından geç antik devir şapeline dönüştürülmüş olan bu yapı hakkında
yazılı belge yoktur. Tapınağın ilk ne zaman yapıldığı ve hangi tanrı için
yapıldığı ise belli değildir. Kentin batısında tüm çevreye hakim dik bir yamacın
kenarında hamam bulunur. Hamam tepenin sağlam kayalık zemini üzerine
oturtulmuştur. Hamam dikdörtgen şeklinde
ve oldukça düzenlidir. Hamam plan
bakımından birbirine paralel eksenlere sahip sıra tipi hamam tesisidir. Bu tarz
hamamlar, Pamphylia da çok görülmektedir. Side’de bulunan hamam ile
benzerlikleri çoktur. Hangi tarihte yapıldığı net olarak bilinmeyen hamamın 4. Ya
da 5. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Kentin batı nekropolünün güneybatı
kenarında kilise bulunmaktadır. Kilise 3 nefli bir bazilika olarak
nitelenmektedir. Mozaik döşemeli süslemelerin bulunduğu kilisenin içinde mezarlarda
bulunmaktadır. Kompleks çekirdek yapısı ile tek nefli, narteksli ve yuvarlak
apsisli bir kilisedir. Yapının bu niteliğinin dikkate değer yanı yoktur fakat kuzey
tarafında oluşturulan koridor, yapıyı farklı kılmaktadır. Kilise erken Hıristiyanlık
döneminin izlerini taşır.
KENTTEN ÇIKAN HEYKELLER ANTALYA MÜZESİNDE
Şehrin içindeki halkın su ihtiyacını karşılayan sarnıç türü
yapılar iyi durumdadır. Kentte, agoranın kuzeybatısında yer alan ve cephesi
agoraya dönük birde tapınak bulunmaktadır. Podiumlu tapınağın arka ve yan
duvarları günümüze kadar sağlam kalmıştır. Tapınak yüksekliği 1.21 metre olan bir
podium üzerine oturmaktadır. Duvarlar kireçtaşı bloklarla pseudo izodomik örgü
tekniğiyle örülmüştür. Yapı örgü tekniği ile kentte ayrıcalıklı bir yere
sahiptir. Yapının ön kısmında bulunması gereken sütun ve sütunun başlıkları ne
yazık ki bulunamamıştır. Benzerleri Psidia ve Sagalassos’da da görülen tapınak İmparator
Trayan dönemine ait yapı özellikleri taşır ve İyon düzeni kullanılmıştır. Bölgede
yapılan kazı çalışmalarında yazıtlarda bulunmuştur. Ayrıca heykeller,
heykelcikler ve kabartmalar ele geçmiştir. Antalya Müzesi’nde bulunan bu
heykellerin arasında sağa doğru koşarken başını arkasına çevirmiş kadın figürlü
Tanrıça Leto dikkat çeker. Aphrodite heykelinin ise üst tarafı çıplaktır ancak belden
yukarısı zamanımıza kadar gelememiştir. Sadece belden aşağısı bulunmaktadır. Seleukeia’nın
Apollon heykelciği ise köylüler tarafında tesadüfen bulmuştur. Apollon Heykeli
iyi korunmuş durumdadır. Çalıların arasında bulunan Asklepios heykelciği ise baş
ve belden aşağısı olmak üzere 2 parçadır. Kazı çalışmaları sırasında bulunan
eserlerin arasında mozaiklerde vardır. Eksedra içerisinde bulunan Orpheus
mozayiği işçilik bakımından oldukça başarılıdır. Renkli küçük taşlardan yapılan
mozayikte bitki motifi, kıvrılan, akan dallar ve yaprak boşluklarında yer alan
çiçeklerden oluşur. Esas panoda ise hayvanlar arasında kithara çalan Orpheus
bulunur. Kütüphanede bulunan 7 Bilgeler mozayiği de görülmeye değerdir. Kazı
çalışmalarında Seleukeia’ya ait çok sayıda çanak ve çömlek de ele geçmiştir.
mükemmel bir yer gezmek gerek...
YanıtlaSil