22 Ekim 2014 Çarşamba

Doğal kaleden farksız kent Sillyon



Büyük İskender’in fethedemediği kent: Sillyon

Akdeniz ile Toroslar arasında uzanan bereketli topraklar üzerindeki kaleyi andıran bir tepede kuruludur Sillyon antik kenti. Helen, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlılar döneminde de yaşamın merkezi olan kentin en büyük özelliği ise Büyük İskender’in fethedemediği ender şehirlerden birisi olmasıdır.

Sillyon antik kenti, Akdeniz ile Toros Dağları arasında ki geniş düzlüklerde yükselen bir tepenin üzerinde bulunur. Perge ile Aspendos kentleri arasında yer alan Sillyon kenti, uzaktan bakıldığında doğal bir kale görünümündedir. Sillyon antik kentinin kurulu olduğu 223 metre yüksekliğindeki tepe, batıdaki bir nokta haricinde diktir ve bu nokta dışarısında ulaşımı oldukça zordur. Kentin hangi tarihte kurulduğu net olarak bilinmemektedir ancak Truva Savaşı sonrası kuzeyden gelen göçler sonrası bölgede yaşamın başladığı ifade edilmektedir. Kentle ilgili en erken yazılı kaynak coğrafyacı Skyliaks’a aittir ve M.Ö. 4. yüzyıla aittir. Kente ait sikkelerin tarihi M.Ö. 3. yüzyıldan başlar. Tarihçi Strabon’da kentle ilgili verdiği bilgilerde yakınındaki bir gölden bahseder.





KULELER AYAKTA
Serik ilçesine bağlı Asar köyünün yukarısında bulunan Sillyon antik kentine Perge ve Side’dekilere benzeyen bir kapıdan girilir. Küçük kapının her iki yanında kule vardır, kulelerin ardı at nalı şeklindeki avluya açılır ve dış sur, kapıdan diğer kuleye uzanır. Kuleyi geçip, kentin kurulu olduğu düzlüğe girince göze ilk olarak işlevinin ne olduğu bilinmeyen Bizans döneminden kalma yapı çarpar. Kentin kurulu olduğu platonun güney kenarı Sillyon kentinin en ilginç yapılarını sunar. Kentin kuzeyindeki kemerli kapıya yakın büyük yapının pazar yeri olduğu düşünülmektedir. Burada Kuzey ve Güney istikametinde yükselen çift sıra sütunlar vardır. Sillyon’un en batı ucunda iki adet tiyatro bulunur. Tiyatroların birisi büyük, diğeri küçüktür. Bu yapılardan birisi tiyatro, küçük olanı ise odeiondur. Tiyatronun 15 oturma sırası ve ortadaki merdiveni korunarak günümüze kadar ulaşmıştır. Ancak tiyatroda yarıklar görülür, bu yarıkların bir felaketin, depremin izi olduğu varsayılır. Odeion ise 1969 yılındaki heyelanda büyük oranda tahrip olmuştur.


HER EVDE SARNIÇ VAR
Tiyatronun doğusunda hoş olarak nitelendirilebilecek yapı grubu vardır. Yapılar, tepenin teraslanması sonucu oluşturulan düzlüğe inşa edilmiştir. Teraslanan alanda kayalara oyulmuş, basamaklı, kapılı, 2-3 odalı ve duvarlı evler vardır. Evlerde şişe gibi sarnıçlar bulunur. Sarnıçların ağızları dört köşeli yada, yarım daire şeklindedir. Ağızları taşla kapalı olan sarnıçların kapağında delik bulunur. Su bu delikten çekilmektedir. Şehirde ana kayaya oyulu su kanalları da görülür. Evlerin arasından başlayan dar sokaklar, kuzeye doğru ilerler. Tepenin kuzeybatısında kayalara boydan boya oyularak yapılan konutlar ve sarnıçlarda ilgi çekicidir. Konutlar ve sarnıçlar kadar yukarı kapıdan aşağıya inerken iyi korunmuş halde günümüze kadar ulaşan kulelerde ilgi çekicidir. Kulenin iç kapısı lentolu, dış kapısı ise kemerlidir. Sillyon antik kentinde saray olarak adlandırılan yapıda görülmeye değerdir. Sarayın alt kısmında da kentin 178 metre uzunluğa sahip stadionu bulunur.

TÜNELLİ SU KAYNAĞI GÖRÜLMEYE DEĞER
Kayalığa çıkan yokuşun ortasındaki tepenin içine doğru uzanan yaklaşık olarak 27.5 metre uzunluğa sahip tünelde Sillyon kentinin görülmeye değer yapılarındandır. Odaya benzer bir mekandan başlayan tünel 3 ayrı odaya açılır. Tünelin koridorlarından geçmek kolay değildir. Önceleri mezar grubu sanılan yapı, kentin su şebekesine aittir. Girişte, 1 numara olarak adlandırılan mekanda imparatorun kurtuluşuna duacı olunan bir yazıt vardır. Stadın yakınındaki kulenin batısında bulunan yapı kalıntıları tapınağa aittir. Tapınağın sadece duvarları günümüze kadar ulaşmıştır. Oldukça sağlam olan bu yapı ağaç kökleri ve deprem sonucu zarar görmüştür. Kentin nekropolü ise güneyden gelen ve yamaca doğru çıkan yolun iki tarafındadır. Mezarlar düzgün bir şekilde dizilmiştir ve aralarından geçen yol sokakları andırır. Küp mezarlarında bulunduğu nekropelde 81 adet mezar tespit edilmiştir.   

İSKENDER ŞEHRİ ALAMADI
Sillyon antik kenti Persliler tarafından kale şehir olarak da kullanılmıştır. Büyük İskender’in Mezopotamya’dan çıkıp Anadolu’ya girmesiyle kentin silueti de değişmiştir. Büyük İskender, Pamfilya bölgesine geldiğinde birçok kent gibi Sillyon’u da ele geçirmek istemiştir. Kent, Büyük İskender’e karşı direnmiştir. Büyük İskender kenti ele geçirememiştir ve geri dönmek zorunda kalmıştır. Tarihi kaynaklar, Sillyon’un Büyük İskender’in ele geçiremediği birkaç şehirden biri olduğunu göstermektedir. Jeopolitik konumu nedeniyle Sillyon; Helen, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlılar tarafından da kullanılan bir kent olmuştur. Selçuklular tarafından yapılan taş cami halen ayaktadır.



SİLLYON’DA SELÇUKLU İZLERİ
Kazı çalışmalarının başlamadığı kentte, halen yüzey araştırmaları sürmektedir. Kentte yaşam süren Selçuklular ve Osmanlılar, Sillyon’un hiçbir yapısına zarar vermemiştir. Bu nedenle kentteki yapılar sadece doğal nedenlerden dolayı zarar görmüştür. Özellikle Helenistik döneme ait yapılar oldukça iyi korunmuştur. Yüzey araştırmaları sırasında kentte Turkuaz mavisi kap-kacak parçaları, Selçuklu dönemine ait minik insan başı gibi buluntular gün ışığına çıkarılmıştır.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder